Kocaeli Tabip Odası

Emekli Sandığından Emekli Hekimlere Yapılmayan Ek Ödemeler ile İlgili Ankara İdare Mahkemesi'ne Gönderilmek Üzere KTO Hukuk Bürosu Tarafından Hazırlanan Dilekçe Örneği

title

ANKARA İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA,

Gönderilmek üzere

KOCAELİ  İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA,

Davacı                                  : İsim-Soyisim (TC Kimlik No: ……………………..)

                                                 Adres

Davalı                                               : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

Ziyabey Cad. No:6 06520 Balgat-Ankara

Konu                                     : a) Emekli Sandığı mensubu olduğum halde, 03.08.2018 tarih ve 30498 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7146 sayılı Torba Kanun’un 4. maddesi ile 5434 sayılı Kanun’a eklenen Ek Madde 84 uyarınca ilave ödeme yapılmaması işleminin iptaline,

  b) 01.01.2019 tarihinden itibaren yapılmayan tüm ilave ödemelerimin, ödenmeleri gereken tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idareden tahsiline,

  c) İlave ödeme yapılmaması işleminin dayanağı olan Ek Madde 84’ün 5. fıkrasının Anayasa’ya aykırı olduğu ve Anayasa’ya aykırılık iddiamın ciddiliği gözetilerek iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmasına,

karar verilmesi istemidir.

Açıklamalar

Emekli Sandığı mensubu emekli tabip/uzman tabip olarak emekli aylığı almaktayım. Yanı sıra hali hazırda sosyal güvenlik destek primi ödenmek suretiyle çalışıyorum. (Ek-1: Destek primi ödendiğini gösterir belge)

Uzun bir süredir emekli hekimlerin aylıklarının iyileştirilmesi gündemdedir. Nihayetinde, 7146 sayılı Askerlik Kanunu İle Diğer Bazı Kanunlarda ve 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 4. maddesi ile 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu’na Ek Madde 84 eklenmiştir;

“EK MADDE 84- Bu Kanuna göre tabip veya diş tabibi kadro ve pozisyonları esas alınarak emekli, adi malullük veya vazife malullüğü aylığı bağlanmış olup, aylıklarıyla birlikte makam tazminatı ödenmesine hak kazanamamış olan tabip ve diş tabiplerinden ilgili mevzuatına göre uzman olanlara (17.000) gösterge rakamının, uzman olmayanlara (13.000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarda her ay emekli aylıklarıyla birlikte ilave ödeme yapılır.

Birinci fıkra kapsamında yapılacak ödeme, ölenlerin mülga 67 nci maddede belirtilen aylığa müstahak dul ve yetimlerine mülga 68 inci maddede belirtilen oranlar üzerinden ödenir.

Bu madde kapsamında yapılacak ilave ödeme tutarları, ödemeyi izleyen iki ay içinde faturası karşılığında Hazineden tahsil edilir.

Bu madde uyarınca verilecek ilave ödeme, 5454 sayılı Kanunun 1 inci maddesi uyarınca yapılacak ek ödemenin matrahına dâhil edilmez.

Bu madde kapsamında ilave ödemeden yararlanacaklardan, sosyal güvenlik destek primi ödemek suretiyle çalışanlar dâhil herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna tabi olarak çalışanların ilave ödemeleri, çalışmaya başladıkları tarihi takip eden ay başından itibaren kesilir. Bu ödemeden yararlanma şartlarını kaybedenler en geç bir ay içinde durumu Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirmekle yükümlüdürler. Zamanında bildirimde bulunmayanlara yapılan ödemeler kanuni faiziyle birlikte geri alınır. Bu fıkra uyarınca ilave ödemeleri kesilenlerin, çalışmalarının sona erdiği tarih yazılı istek tarihi kabul edilerek ilave ödemeleri, çalışmalarının sona erdiği tarihi takip eden ay başından itibaren yeniden ödenmeye başlanır.

Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönem için geçmişe dönük herhangi bir ödeme yapılmaz.

Kanun’un 20. maddesinde yürürlük tarihi 01.01.2019 olarak belirtilmiş; bu tarihte emekli aylıklarının yanı sıra emekli tabiplere 1.500-TL, emekli uzman tabiplere ise 2.000-TL ilave ödeme yapılacağı müjdelenmiştir. Ben de emekli aylığının yanı sıra ilave ödeme alacağımı düşünmeme rağmen, tarafıma ilave ödeme yapılmamış, Aralık 2018 ile aynı emekli aylığı ödenmiştir. (Ek-2: Aralık, Ocak ve Şubat emekli ödemeleri)

Eksik ödemenin sebebini sorduğumda, Ek Madde 84’ün 5. fıkrası sebebiyle ilave ödeme yapılmayacağını öğrendim. Zira çalışmamdan dolayı sosyal güvenlik destek primi ödenmektedir. Oysa aşağıda açıklayacağım nedenlerle ilave ödeme yapılmaması işlemi ile bu işlemin dayanağı olan fıkra, maddenin düzenlenme amacına da, eşitlik ilkesine de, Anayasa’ya da aykırıdır.

Anayasa’ya aykırılık iddiamın ciddiliği gözetilerek ilgili fıkranın iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmasını, iptal başvurusunun sonucunun beklenmesini ve iptal kararı verilmesi halinde 01.01.2019 tarihinden itibaren hak kazandığım tüm ilave ödemelerin -ödenmesi gereken tarihlerden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte- davalı idareden tahsiline karar verilmesini talep ediyorum. Şöyle ki;

I- 7146 SAYILI KANUN’UN 4. MADDESİNİN GEREKÇESİ İLE

DÜZENLENEN MADDE UYUŞMAMAKTADIR.

İLAVE ÖDEMENİN KAPSAMI,

MADDE GEREKÇESİNE AYKIRI ŞEKİLDE DARALTILMIŞTIR.

1- Başta da belirttiğim üzere emekli hekimlerin aylıklarının düşük olduğu, çalışma süresince elde edilen gelir ve ödenen prim ile emekli aylıkları kıyaslandığında arada adeta uçurum bulunduğu, eşdeğer meslek mensuplarının emekli hekimlerden iki kat daha fazla aylık aldıkları bilinmektedir. Emekli hekimler uzun yıllardır bu haksızlığın düzeltilmesini, emekli aylıklarının hakkaniyet uygun şekilde ödenmesi için adım atılmasını beklemekte ve istemektedir. Bu amaçla Türk Tabipleri Birliği ve diğer sağlık meslek örgütleri emekli aylıklarının yükseltilmesini pek çok kere talep etmişler, bu talepler Sağlık Bakanlığı’na iletilmiş, düzenleme yapılacağına dair sözler verilmiştir.

Hatta 02.03.2016 tarihinde Türk Tabipleri Birliği tarafından hekim ve emekli hekimlerin aylıklarının arttırılması için yasa teklifi de oluşturulmuş ve 14 Mart Tıp Bayramı öncesinde Sağlık Bakanlığı ve Hükümetten bu yönde adım atması istemiştir.[1] Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu tarafından da 12.03.2016 tarihinde Van’da katıldığı Tıp Bayramı etkinliğinde bu yönde açıklama gelmiştir. Basın kuruluşlarında “müjde” olarak duyurulan konuşmada Başbakan şöyle demiştir:

“Emeklilik şartlarında çok ciddi bir düzenlemeye bu anlamda gidiyoruz. Ayrıca, sağlık çalışanları için de emekli maaşı artışları için yeni bir çalışma yapacağız. Bu haktan halen emekli olanlar ile kanun yürürlüğe girdikten sonra emekli olacaklar da yararlanacak. Ayrıca, hekim ve diş hekimlerinin dul ve yetimlerinin de söz konusu artıştan yararlanmalarını sağlayacağız.

(…)

Sağlık çalışanlarımızın özlük haklarına yönelik iyileştirici düzenlemeler yapıyoruz. Kamudan emekli olan hekim ve diş hekimlerinizin emekli aylıklarının, devlet memurlarına göre düşük kaldığının farkındayız. Yapılan yasal düzenlemeyle hekim ve diş hekimleri için emekli aylıklarının 2 bin 100 liradan 3 bin 100 liraya, uzman hekimlerde ise 2 bin 580 liradan 3 bin 250 liraya çıkarılmasını sağlayacağız.”[2]

2- Belirtilen tarihte bu yönde bir düzenleme yapılmamıştır. Bu nedenle emekli aylıklarının iyileştirilmesi konusu güncelliğini korumuş, hekimler her fırsatta bu talebi dile getirmişler, her 14 Mart haftasında emekli aylıklarının insanca yaşamaya izin verecek düzeye getirilmesini istemişlerdir. Nihayetinde Temmuz 2018 itibariyle TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’na Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi sunulmuş, bu Teklif’in içine sağlık alanına ve sağlık çalışanlarına dair düzenlemeler de konulmuştur.

Bu düzenlemelerden birisi de emekli hekimlerin aylıklarına ilişkindir. İlgili düzenleme, Sağlık Bakanlığı tarafından emekli uzman hekimler için yaklaşık 2.000-TL, emekli pratisyen hekimler içinse yaklaşık 1.500-TL artış sağlandığı şeklinde duyurulmuştur.[3] Ne var ki duyurulduğunun aksine, ilgili madde bütün emekli hekimleri kapsayacak bir müjde olmaktan uzak şekilde kanunlaşmıştır. Düzenlemenin kamuoyuna duyurulma biçimi ve gerekçesi ile ortaya çıkan madde arasında ciddi bir uyumsuzluk söz konusudur. Nitekim 7146 sayılı Torba Kanun’un genel gerekçesinde;

Tabip ve diş hekimi emeklilerine, emekli aylıklarına ilaveten ek bir ödeme yapılması öngörülmektedir

denilmiştir. 4. maddesinin gerekçesinde ise,

Tabip ve diş hekimi emeklilerinin emekli aylıkları, aldıkları eğitimlerle ve yürüttükleri hizmetle mütenasip olmaktan çok uzaktır ve muadillerinin çok gerisindedir. Örneğin öğretim üyesi, hakim, subay gibi meslek mensuplarının emekli aylıklarının yaklaşık yarısı kadar emekli aylığı almaktadırlar. Bu sebeplerle tabip ve diş hekimi emeklilerine, emekli aylıklarına ilaveten ek bir ödeme yapılması öngörülmektedir.”

denilmiştir.[4]

Buna karşın 4. maddede yapılan düzenleme, gerekçede ifade edildiği gibi tabip ve diş hekimi emeklilerinin tümünü kapsamamış, tam tersine emekli hekimlerin çoğunluğunu kapsam dışında bırakmıştır. Öyle ki;

·      Kanun’un 4. maddesi ile sadece 5434 sayılı Kanun’da değişiklik yapılmış, Emekli Sandığı mensubu olmayan emekli hekimler (SSK ve Bağ-Kur emeklileri) tamamen ilave ödemenin kapsamı dışında tutulmuştur.

·      Emekli Sandığı emeklileri yönünden de kapsam daraltılmış, öncelikle makam tazminatı ödenmesine hak kazanmış olanlar ilave ödeme yapılacakların dışında bırakılmıştır. Yanı sıra emekli olduktan sonra sosyal güvenlik destek primi ödemek suretiyle çalışanlar da dâhil herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna tabi olarak çalışan hekimler de ilave ödemenin kapsamı dışında kalmıştır.

Böylece 2016 yılından bu yana çeşitli vesilelerle emekli hekimlerin aylıklarının iyileştirileceğine dair yapılan açıklamalar da, 7146 sayılı Kanun’un 4. maddesinin gerekçesi de karşılıksız kalmıştır. Emekli hekimlere yapılacak ilave ödemenin kapsamı, getirilme gerekçesine/sebebine aykırı olacak şekilde daraltılmıştır. Bana da bu nedenle ilave ödeme yapılmamıştır.

3- Oysa malum olduğu üzere bir normun amaç unsuru, o norm ile ulaşılmak istenen nihai sonuç olarak tanımlanmaktadır. Bütün kamu işlemleri gibi, kanunların yöneldiği nihai amaç da kamu yararının gerçekleşmesidir. Kamu yararı amacı kanunların genel amacıdır. Ancak bu genel amacın dışında, kanunun yöneldiği amaç daha özel olarak da belirtilmektedir. Somut durumda kanunun yöneldiği bu özel amaç, emekli hekimlerin aylıklarını, aldıkları eğitimlerle ve yürüttükleri hizmetlerle mütenasip duruma getirmek, muadillerini de esas alarak iyileştirmek olarak belirtilmiştir.

Anayasa’nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin sosyal bir hukuk devleti olduğu, 5. maddesinde Devlet’in kişilerin ve toplumun refahını ve huzurunu sağlamakla, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayan engelleri kaldırmakla, insanların maddi ve manevi varlıklarını geliştirmekle görevli olduğu belirtilmektedir. 60. maddesinde de herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğu düzenlenmektedir. Dolayısıyla emekli hekimlerin aylıklarını, eşdeğer meslek mensuplarını da dikkate alarak hakkaniyete ve insanca yaşanılabilir bir seviyeye çıkarmak amacıyla düzenleme yapmak kuşkusuz Anayasa’ya uygundur. Fakat ilgili maddenin gerekçesi, yani amacı Anayasa’ya uygun olsa da, içeriği Anayasa’ya aykırı şekilde düzenlenmiştir. İlgili maddenin 5. fıkrası ile Anayasa’nın 2., 5. ve 60. maddelerine aykırı, haksız bir muafiyet öngörülmüştür.

Zira maddenin gerekçesinde de kabul edildiği gibi emekli hekimlerin aylıkları öğretim üyesi, hakim, subay gibi meslek mensuplarının yarısından da azdır. Yani son derece yetersizdir. Getirilen ilave ödeme ise emekli aylıklarını muadilleri ile eşitleyecek miktarda değildir. Çünkü emekli aylıklarının hesaplanmasına esas olan katsayı ve göstergelerde bir değişiklik yapılmamıştır. Bunun yerine emekli aylıklarının yanı sıra yapılacak bir ilave ödeme tanımlanmıştır. İlave ödeme bir iyileştirme sağlasa da hem muadiller ile olan eşitsizliği giderecek, hem ekonomik koşullar karşısında yetersizliği ortadan kaldıracak seviyede değildir. Bu bakımdan da emekli hekimler emekli aylıklarının yanı sıra meslek icra ederek ayrıca gelir elde etmeyi sürdürecektir. Bu durumda ilave ödeme ancak sağlık ve yaş gibi sebeplerle çalışmaya son verecek hekimler yönünden bir anlam ifade edecektir. Hal böyleyken emekli hekimlerin çoğunluğu için bu düzenlemenin amaca uygun bir sonuç doğurmayacağı açıktır.

Kaldı ki hekimler emekli olsalar da sağlık hizmeti sunumunda görev almaları, sahip oldukları deneyim ve birikim sebebiyle son derece önemlidir. Sağlık Bakanlığı tarafından ülkemizdeki hekim sayısının yetersiz olduğu açıklanmasına rağmen, ilave ödemeden yararlanabilmek için emekli hekimlere hizmetten çekilmelerini söylemenin, bunu teşvik etmenin kamu yararı ile bağdaşmayacağı da ortadadır.

Bu nedenlerle hem kamu yararının gerçekleşmesi, hem de düzenleme ile ulaşılmak istenen özel amacın yerine getirilmesi için ilgili fıkranın iptali gerekir. Hukuka ve hakkaniyete aykırı şekilde kapsam dışında kalmam ve ilave ödemeden yararlanamamama sebep olan, 7146 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile 5434 sayılı Kanun’a eklenen Ek Madde 84’ün 5. fıkrasının iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmasını talep ediyorum.


II- DAVA KONUSU İŞLEM VE DAYANAK DÜZENLEME

“EŞİTLİK İLKESİ”NE AYKIRIDIR.

1- Bilindiği üzere eşitlik, aynı durumda bulunan hak öznelerinin; haklı nedenler olmadıkça, ayrım gözetilmeksizin aynı kurallara bağlı olmasını ve yasaklama, kısıtlama, dışlama gibi eylemlere başvurmaksızın, tüm haklardan eşitlik koşullar içinde yararlanmalarının sağlanması anlamına gelen temel bir ilke ve haktır.[5]

Anayasa’nın “Genel Esaslar” başlıklı birinci kısmında düzenlenmiş olup, bu haliyle “eşitlik ilkesi”ni devlet yönetimine egemen olan bir temel ilke bir genel esas olarak düşünebiliriz.[6] Nitekim eşitlik ilkesi de, laiklik ilkesi, sosyal devlet ilkesi, hukuk devleti ilkesi, … gibi anayasal sistemin temel yapısını belirleyen ilkelerden biridir.[7]

Eşitlik ilkesi, hem “kanun uygulayıcıları”na, hem de “kanun koyucu”ya verilmiş anayasal bir emir niteliğindedir. Nitekim Anayasa’nın 10. maddesinde “Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamayacağı” da, “Devlet organları ve idare makamlarının bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorunda oldukları” da düzenlenmiştir.

Bir başka ifade “eşitlik ilkesi”, sadece idare makamları, yani kanunun uygulayıcılarını değil, aynı zamanda kanun koyucuyu, yani yasama organını da bağlamaktadır. Yasama organına aynı durumda olan kişiler için farklı düzenleme yaparak eşitliği ihlal yasağı getirmektedir.

Nitekim Anayasa Mahkemesi 2015/61 E., 2016/172 K. sayılı ve 02.11.2016 tarihli kararında “eşitlik ilkesi”ni “Anayasa'nın 10. maddesinde belirtilen "kanun önünde eşitlik ilkesi" hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli değil, hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin kanunlar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Belirtilen ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin ihlali yasaklanmıştır.” şeklinde açıklamaktadır.

Yine Anayasa Mahkemesi’nin 2016/130 E., 2016/197 K.  ayılı ve 28.12.2016 tarihli kararında da belirtildiği gibi, “kişisel nitelikleri ve durumları özdeş olanlar arasında, kanunlara konulan kurallarla değişik uygulamalar yapılamaz. Kanunlar, eşitlik ilkesine uygun bir şekilde, aynı durumda bulunanlar için haklarda ve ödevlerde, yararlarda ve yükümlülüklerde, yetkilerde ve sorumluluklarda, fırsatlarda ve hizmetlerde eşit davranılmasını sağlayacak kurallar içermelidir.

 

2- Eşitlikten söz ederken, diğerlerinden ayrılan ortak özellikleri ve kendi içinde benzerlikleri nedeniyle sınıflandırılan grubun, kendi içindeki eşitliğine, dolayısıyla tutarlılığına ve bu grubun dışında kalanlardan ayırıcı ölçütlerine dikkat çekilmektedir. Sınıflandırmanın nasıl yapıldığı önemlidir. Bu noktada kanunun amacının belirlenmesi gereklidir ve sınıflandırma kanunun amacı bakımından benzer durumda olanların tümünü kapsayan, bu amaçla uyumlu ölçütlere dayalı bir sınıflandırma olmalıdır. Kanunun somut bir amaca hizmet edip etmediği, amacın meşru, kamu yararına yönelik veya anayasada belirtilmiş özel amaçlardan biri olup olmadığı; belli bir gruba yükümlülük ya da yarar getiren kuralın söz konusu amaçla bağlantılı olup olmadığı, diğer bir deyişle sınıflandırıcı özelliklerin yasama amacı ile bağlantılı olup olmadığı, bu amaca hizmet edip etmediği; amaçla araç arasında oranlılık olup olmadığı eşitlik açısından tartışılması gereken konulardır.[8]

Öğretide, eşitliği bozduğu ileri sürülen sınıflandırma ya da ayrıma, “anlaşılabilir”, “amaçla ilgili”, “makul ve adil” olması ölçütleriyle hukuksal biçim ve içerik kazandırılmaktadır. Getirilen düzenleme herhangi bir biçimde, birbirini tamamlayan, birbirini doğrulayan ve birbirini güçlendiren bu üç ölçütten birine uymuyorsa, eşitlik ilkesine aykırı bir yön vardır, denebilir. Çünkü eşitliği bozan kural, haklı bir nedene dayanmamakta ya da kamu yararı amacıyla yürürlüğe konulmamış olmaktadır.[9]

Anayasa Mahkemesi’ne göre, “Birtakım yurttaşların başka kurallara bağlı tutulmaları haklı bir nedene dayanmakta ise böyle bir durumda kanun önünde eşitlik ilkesine ters düşüldüğünden söz edilmez.” Yine Anayasa Mahkemesi’ne göre, “Anayasanın 10’uncu maddesinde öngörülen eşitlik, mutlak anlamda bir eşitlik olmayıp, ortada haklı nedenlerin bulunması halinde, farklı uygulamalara imkân veren bir ilkedir.” [10]

Anayasa Mahkemesi kimi kararlarında, haklı neden kavramını somutlaştırıcı ölçütler olarak “gereklilik”, “zorunluluk”, “işin özelliklerine ve ereklerine uygunluk”, “dengeli ve makul görülebilecek ölçüler” gibi ifadeler kullanmıştır.[11]

3- Bu genel açıklamalardan sonra davaya konu düzenleme yönünden belirteyim ki, ilave ödemeden yararlandırılacak emekli hekimler arasında yapılan sınıflandırma, anlaşılabilir, amaçla ilgili, makul ve adil olmadığı gibi, gerekli ve zorunlu da değildir. Emekli hekimler arasında böylesine bir ayrım yapılması haklı bir nedene dayanmamaktadır.

Nitekim emekli olduktan sonra tekrar çalışmaya başlayan da, emekli olurken hekimlik mesleği dışında eğitici ve/veya idari bir görevde olduğu için makam tazminatı alan da; keza Emekli Sandığı mensubu olarak emekli olan da, SSK/Bağ-Kur mensubu olarak emekli olan da, üniversite sınavında aynı fakülteyi kazanmış, aynı koşullarla okumuş, mezun olmuş, mesleğe aynı koşullarda kabul edilmiş, mesleği nerede icra ederse etsin faaliyetini mesleki bağımsızlıkla yürütmüş, hayatını insan sağlığına ve yaşamına adamış, gece gündüz demeden aynı koşullarda görev yapmış, hasta muayene etmiş, tetkik yapmış, ameliyat etmiş, tedavi uygulamış, hayata döndürmüştür…

Emekli olduktan sonra farklı bir kurala tabi tutulmamızı ve sağlanan bir menfaatten yoksun bırakılmamızı gerektiren bir neden bulunmamaktadır. Buna rağmen haksız ve hukuka aykırı şekilde bir ayrım yapılmış, emekli olduktan sonra bir sosyal güvenlik kurumuna tabi olarak çalışmaya devam eden benim gibi hekimler adeta cezalandırılmıştır. Bu statüdeki hekimler yönünden, Emekli Sandığı mensupları arasında eşitlik ilkesi ihlal edilmiştir. Zira Emekli Sandığı mensubu hekimler için getirilen ilave ödeme, emeklilikten önceki hizmet için verilmektedir. Hekimlerin yoğun bir eğitimden geçtikleri ve ağır bir hizmeti sürdürdükleri, buna karşın muadil meslek mensuplarının yarısı kadar emekli aylığı aldıkları belirtilmiş, bu nedenle de ilave ödeme ile desteklenmeleri kararlaştırılmıştır. Dolayısıyla ilave ödeme, uzun hizmet yıllarının karşılığı olan emekli aylığına destek bir ödemedir.

Ben de .............. yıl hizmet verip, Emekli Sandığı mensubu olarak emekli olmuş bir hekim olarak …………………..-TL emekli aylığı almaktayım. Bu aylığın mütenasip olmadığı, düşük kaldığı kabul edilerek ilave ödeme getirilmiştir. Emekli bir hekim olarak halen çalışmam ve emeğimin karşılığını almam, emekli aylığını mütenasip hale getirmemektedir. Bu nedenle emeklilikten sonraki dönemde çalışıp-çalışmamanın belirleyici/gerekli bir ölçüt olamayacağı açıktır. Emekli Sandığı mensubu diğer emekli hekimler ile aramda statü farkı yoktur. Emekli aylığına yapılan her türlü iyileştirmeden faydalanmam gerekir.

4- Öte yandan Ek Madde 84’ün 5. fıkrası eşitlik ilkesini iki yönden daha ihlal etmektedir;

a) Muadil diye söz edilen meslek mensuplarına böyle bir muafiyet/kısıtlama getirilmemiştir. Madde gerekçesinde söz edilen, öğretim üyeleri, hakimler, subaylar açısından “emekli olduktan sonra sosyal güvenlik destek primi ödemek suretiyle çalışanlar dâhil herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna tabi olarak çalışmak” emekli aylıklarında/gelirlerinde azalmaya yol açmamaktadır. Sadece hekimler yönünden bu yönde düzenleme yapılmış, emekli aylıklarının dışında ilave ödeme yapılmayacağı hükme bağlanmıştır. Oysa söz konusu meslek mensupları da Emekli Sandığı’ndan emekli olmaktadır.

Önemle belirteyim ki benzer bir düzenleme, 02.02.1987 tarih ve 19360 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 270 sayılı Yüksek Hakimlik Tazminatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 2. maddesinde yer almaktadır. Maddede;

“Madde 2 - Birinci madde kapsamına dahil bulunanlardan Yüksek Hakimlik Tazminatını almaya müstehak oldukları tarihten itibaren bu görevlerde en az iki yıl çalıştıktan sonra emekliye ayrılanlara, anılan maddeye göre bulunacak miktarın tamamı hayatta bulundukları sürece T.C. Emekli Sandığınca ödenir. T.C. Emekli Sandığı bu ödemeleri üç aylık devreler halinde faturası karşılığında Hazine'den tahsil eder.

Birinci maddenin 4/a bendinde yazılı bulunanlardan 65 yaşını doldurduktan sonra emekliye ayrılmış bulunanlara ödenecek miktar 850 gösterge rakamı esas alınarak hesaplanır.

Bu madde gereğince tazminata müstehak bulunanlardan kamu ve özel sektörde görev alanlarla serbest meslek icra edenlere bu tazminat ödenmez.”

denilmiştir.

Ancak bu düzenlemenin hakkaniyete uygun olmadığı yolundaki itirazlar üzerine, 09.03.1995 tarih ve 22222 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 547 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 12. maddesi ile 2. fıkra yürürlükten kaldırılmıştır. Bu değişiklikle birlikte maddenin mevcut hali şöyle olmuştur:

               

“Madde 2 - Birinci madde kapsamına dahil bulunanlardan Yüksek Hakimlik Tazminatını almaya müstehak oldukları tarihten itibaren bu görevlerde en az iki yıl çalıştıktan sonra emekliye ayrılanlara, anılan maddeye göre bulunacak miktarın tamamı hayatta bulundukları sürece T.C. Emekli Sandığınca ödenir. T.C. Emekli Sandığı bu ödemeleri üç aylık devreler halinde faturası karşılığında Hazine'den tahsil eder.

(Mülga ikinci ve üçüncü fıkralar: 23/2/1995 - KHK - 547/13 md.)

Görüldüğü gibi hakimler için getirilen tazminatın emeklilikten sonra çalışmaya devam edenlere ödenmeyeceği düzenlenmiş, ancak daha sonra yapılan düzenleme ile bu kısıtlama kaldırılmıştır. Şimdi ise aynı haksız düzenleme hekimler için yapılmaktadır. Üstelik bu kısıtlama başka hiçbir meslek mensubu için geçerli değildir. Dava konusu işlem ve dayanak düzenleme bu yönüyle de eşitlik ilkesine aykırıdır. 

b) Daha da önemlisi Emekli Sandığı mensubu olup emeklilikten sonra çalışmaya devam eden hekimler yönünden ayrıca bir eşitsizlik daha yaratılmıştır. Malum olduğu üzere, emekli olduktan sonra 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 4/a (SSK) ve 4/b (Bağ-Kur) kapsamında yeniden çalışmaya başlayanlar yönünden, şayet emekli aylıklarının kesilmesini istemiyorlarsa çalıştıkları sigorta koluna göre ayrıca Sosyal Güvenlik Destek Primi ödenmesi zorunluydu. Bu zorunluluk bugün halen 4/a (SSK) sigortalısı olarak çalışan emekliler için geçerlidir. Nitekim ben de Emekli Sandığı mensubu bir emekli hekim olarak, emeklilik sonrası 4/a (SSK) kapsamında sosyal güvenlik destek primi ödenmek suretiyle çalışmamı sürdürmekteyim.

 

Ancak 10.02.2016 tarihli ve 29620 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6663 sayılı Torba Kanun’un 24. maddesi ile 5510 sayılı Kanun’un 30. maddesinin 3. fıkrasının (b) bendinde değişiklik yapılmıştır. Böylece hangi sigorta kolundan emekli olduğuna bakılmaksızın, emekli olduktan sonra 4/b (Bağ-Kur) sigortalısı olarak çalışmaya başlayan kişilerden yapılan yüzde 10 oranındaki sosyal güvenlik destek primi kesintisi kaldırılmıştır. Dolayısıyla 7146 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile 5434 sayılı Kanun’a eklenen Ek Madde 84’ün 5. fıkrası, sadece emeklilikten sonra 4/a (SSK) sigortalısı olarak çalışanları kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.

Örneğin Emekli Sandığı’ndan emekli olduktan sonra mesleğini muayenehanede serbest olarak icra eden, özel hastane, tıp merkezi, poliklinik ortağı olan veya işleten, laboratuvar ve benzeri sağlık kuruluşlarını açan ve bu kuruluşlarda hekimlik hizmeti veren, şirket sahibi veya ortağı olup özel sağlık kuruluşlarında fatura karşılığında hizmet sunan... hekimler, bu davanın konusunu oluşturan ilave ödemeyi almaktadırlar. Zira Şubat 2016’dan bu yana 4/b (Bağ-Kur) Sosyal Güvenlik Destek Primi ödemediklerinden, Ek Madde 84’ün 5. fıkrasında yer alan sosyal güvenlik destek primi ödemek suretiyle çalışanlar dâhil herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna tabi olarak çalışanlar” ibaresinin kapsamına girmemektedirler. Ancak emekli olduktan sonra sayılan kuruluşlarda ücretli çalışan veya özel bir kuruluşta bordrolu işyeri hekimliği yapan emekli hekimler, çalıştıkları için değil de sosyal güvenlik destek primi ödedikleri için ilave ödemeden yararlanamamaktadır.

Kuşkusuz bütün emekli hekimler, emekli aylıklarını iyileştirecek her türlü düzenlemeden ve ilave ödemeden yararlanmalıdır. Emeklilikte herkes eşittir, emekli hekimler arasında ayrım yapılmasını gerekli kılan herhangi bir hiyerarşi veya statü yoktur. Bu nedenle, emeklilere verilecek ilave ödemede, hangi sosyal güvenlik kurumuna bağlı olarak emekli olduğuna bakılmaması gerekir. Keza emekli olduktan sonra çalışıp-çalışmama, prim ödeyip-ödememe de ayırıcı bir ölçüt olarak görülmemelidir.

Dava konusu işlemin dayanağı olan düzenleme kaynağını Anayasa’nın 10. maddesinden alan eşitlik ilkesini ihlal etmektedir. Bu nedenlerle de iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmasını talep ediyorum.

III- SONUÇ OLARAK;

Anayasa’nın 152. maddesinde,

“Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesi’nin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır.”

denilmektedir. Baştan bu yana açıkladığım hususlar da Anayasa’ya aykırılık iddiamın ciddiliğini ortaya koyar niteliktedir. İddiam ciddiliği konusunda objektif bir değerlendirme yapılarak, dava konusu işlemin dayanağı olan, 7146 sayılı Torba Kanun’un 4. maddesi ile 5434 sayılı Kanun’a eklenen Ek Madde 84’ün;

“Bu madde kapsamında ilave ödemeden yararlanacaklardan, sosyal güvenlik destek primi ödemek suretiyle çalışanlar dâhil herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna tabi olarak çalışanların ilave ödemeleri, çalışmaya başladıkları tarihi takip eden ay başından itibaren kesilir. Bu ödemeden yararlanma şartlarını kaybedenler en geç bir ay içinde durumu Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirmekle yükümlüdürler. Zamanında bildirimde bulunmayanlara yapılan ödemeler kanuni faiziyle birlikte geri alınır. Bu fıkra uyarınca ilave ödemeleri kesilenlerin, çalışmalarının sona erdiği tarih yazılı istek tarihi kabul edilerek ilave ödemeleri, çalışmalarının sona erdiği tarihi takip eden ay başından itibaren yeniden ödenmeye başlanır.”

şeklindeki 5. fıkrasının iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmasını talep ediyorum.

Yanı sıra, ilave ödeme yapılmaması işleminin iptali ile 01.01.2019 tarihinden itibaren yapılmayan tüm ilave ödemelerin -ödenmeleri gereken tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte- davalı idareden tahsiline karar verilmesini de talep ediyorum.

Hukuki Nedenler               : Anayasa, 2577 sayılı Kanun, 5510 sayılı Kanun, 5434 sayılı Kanun ve ilgili diğer mevzuat.

Deliller                                 : Ekte sunulan belgeler ve her türlü yasal delil.

Sonuç ve İstem                   : Yukarıda açıklanan ve re’sen gözetilebilecek nedenlerle,

  a) Emekli Sandığı mensubu olmama rağmen, 03.08.2018 tarih ve 30498 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7146 sayılı Torba Kanun’un 4. maddesi ile 5434 sayılı Kanun’a eklenen Ek Madde 84 uyarınca ilave ödeme yapılmaması işleminin iptaline,

  b) 01.01.2019 tarihinden itibaren yapılmayan tüm ilave ödemelerin, ödenmeleri gereken tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idareden tahsiline,

  c) İlave ödeme yapılmaması işleminin dayanağı olan Ek Madde 84’ün 5. fıkrasının Anayasa’ya aykırı olduğu ve Anayasa’ya aykırılık iddiamın ciddiliği gözetilerek iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmasına,

  d) Yargılama giderlerinin davalı idareye yükletilmesine,

karar verilmesini talep ederim. Saygılarımla. Tarih

                                                                                                  Davacı

İsim-Soyisim

Eki

1- Destek primi ödendiğini gösterir belge.

2- Aralık, Ocak, Şubat emekli aylıkları.






Yukarı